7 Ağustos 2017 Pazartesi

Orta Şərqdə Köləlik

On sekizinci yüzyıl sonlarından itibaren, Afrikalı kölelerin ya-
kalanması, nakledilmeleri ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika köle pazar-
larında satılmalarıyla ilgili çağdaş ve çoğu Avrupalı gözlemcilerin
yazdığı pek çok belge bulunmuştur.1 On dokuzuncu yüzyıl başla-
rında Darfur’a gitmiş olan bir Tunuslu gezgin, siyahilerin köle ola-
rak yetiştirildiği çiftliklerden söz etmiştir:
Şehirlerde yaşayan bazı zenginler civar kırsaldan ve dağlar-
dan getirdikleri siyahileri çiftliklerine yerleştirip çalıştırıyor, aynı
zamanda onları çiftleştirip doğan çocuklannı her yıl koyun satar
gibi köle tüccarlarına satıyorlardı. Bazı çiftliklerde beş altı yüz er-
kek ve kadın köle vardı ve köle tüccarlan her zaman gelerek
bunların içinde satılık olanları satın alırlardı.
1912’de Tripolitania’da Italyanlara karşı görev yapan bir Türk suba-
yı anılarında şöyle yazmıştır:
Büyük Senussi Sidi Ahmet Şerifin özel temsilcisi geliyor ve o-
nun hediyesi olarak iki zenci kadın köle, fildişi vb. getiriyor.
Tanrı’m bu siyahi kadınları ne yapacağım ben? O bana ayrıca
kutsadığı kendi silahını da gönderiyor.6
Bu subay Enver Bey’di ve daha sonra İstanbul’daki genç Türk
hükümetinin Savunma Bakanı Enver Paşa oldu. Büyük Senussi ise
Libya’daki egemen Müslüman toplumu Sanussiya’nm kralıydı.
1813-14 yıllarında Yukarı Mısır ve Sudan’da dolaşmış, gezmiş
olan İsviçreli Arap uzmanı J. L. Burckhardt bu konuda aynntılı bilgi
vermiştir. Kölelerin hadım edildiği iki yer bulduğunu yazar. Bu yerler-
den biri olan Darfur’da hadım edilen kölelerden bazılan Mısır’a, çoğu
da zenci krallar tarafından Mekke ve Medine’deki camilere ve türbele-
re hediye olarak Souakin yoluyla gönderilmiştir. Ama ikinci ve daha
büyük merkez Yukarı Mısır’da, Asyut (Siout) yakmlannda bir Kıpti
köyü olan Zawiyat el-Dayr idi. Burckhardt bu konuda şöyle yazdı:
Bu köy Türkiye’nin Avrupa ve Asya topraklanna kadın iffeti-
nin bu koruyuculannı üretiyordu... O ülkede kaldığım süre için-
de gördüğüm kadarıyla zenci köleleri hadım eden başlıca iki
Kıpti keşiş vardı ve bunlar bu işte uzmanlaşmıştı. Yaptıklan iş
yüzünden en aşağılık Mısırlılar bile nefret ediyorlardı onlardan
ama hükümet koruyordu onları, çünkü devlete belirli bir vergi
ödüyordu bu Kiptiler ve hadımları daha yüksek fiyata satan köletacirleri de buna göz yumuyor ama içlerinden nefret ediyorlardı.
Hadım etme ameliyatı korkunç görünse de genelde ölüm olayı
çok azdı. 1813 yılında bir sefer altmış çocuk kısırlaştırıldı ve iç­
lerinden sadece ikisi öldü; şehirde bu konuyu konuştuğum kişi-
ler bu ölüm sayısının aslında çok olduğunu, genelde bu kadar
ölüm olayı görülmediğini söylediler. Ölüm olayı genelde yüzde
iki oranında oluyordu. Siout’dan Darfeur ve Sennaar’a gelen ker-
vanlardaki çok sayıda zenci çocuğu böylece kısırlaştırılıyordu,
ben hepsini görmedim ama pek çok kişiden duydum. Çocuklar
genelde sekiz ile on iki yaş arası oluyor, daha büyüklerde ölüm
riski artıyormuş.
... Ameliyat olup kısırlaştırılan bir çocuğun fiyatı Siout’da bin
kuruş kadar, ama birkaç hafta önce onu satın alan köle tüccan
ona genelde üç yüz kuruş ödüyor ve kısırlaştırma ameliyatı ya-
pan Kıpti de kırk beş ile altmış kuruş arasında bir para alıyor. Bu
büyük kazanç da elbette köle tüccarlannda vicdan diye bir şey
bırakmıyor. Yılda yaklaşık yüz elli çocuk hadım ediliyor. İki yıl
önce Muhammet Ali Paşa iki yüz genç Darfour kölesini kısırlaş­
tırdı ve hediye olarak Büyük Sinyor’a gönderdi. Mısır ve Suri-
ye’de harem ağası kullanma adeti oldukça azaldı. Mısır’da Paşa
ve oğullarının haremleri dışında en çok üç yüz harem ağası oldu­
ğunu sanıyorum, ama Suriye’de bu sayı biraz daha fazladır. Bu
ülkelerde hastalık riski de var ve evinde harem ağası kullanacak
kadar çok sayıda kadın köle tutanlar hükümetten korkuyorlar.
Türk evlerinde ise beyaz harem ağası sayısı çok az.18
Daha sonra Mısır’da kısırlaştırma ameliyatları yasaklandı ve ha-
rem ağaları Sudan’dan hadım edilmiş olarak alındılarİngiliz hükümeti 1847’de Osmanlı hükümetinden siyahi köle-
lerle ilgili bazı imtiyazlar elde etti ve 1857’de Hicaz dışında köle ti-
caretinin yasaklanması hakkında bir ferman çıkarıldı.7
Hicaz’ın yasa uygulaması dışında bırakılması ilginçtir. 1855
başlarında Osmanlımn köle ticaretini yasaklaması konusunda berler Hicaz’a da geliyordu. Kafkaslardan beyaz köle getirilmesi kı­
sıtlanmış, Afrika’dan siyahi köle getirilmesinde de engellemeler baş­
lamıştı, bunların üstüne bir de başkentin emrine uyan Süveyş valisi-
nin Hicaz’dan Mısır’a getirilen kölelerin geri gönderileceği hakkın-
daki emri panik yarattı. 1 Nisan 1855’te bir grup tüccar Cidde’de
ulemanın ileri gelenlerine ve Mekke valisine bir mektup yazarak en-
dişelerini belirttiler. Köle ticaretinin yasaklanması ve diğer Hıristi-
yan etkili önlemlerin alınmasından korkuyorlardı, Osmanlı yöneti-
mi kadın kölelerin azadını isteyecek ve bu gidişle ayrı dinden insan-
ların evlenmelerine bile izin verebilecekti. Mektubu yazanlar tüm
bunlann İslam karşıtı hareketler olduğunu ve ayrıca Afrika’dan ge-
len tüm siyahi kölelerin Müslümanlığı kabul ettiğini belirttiler.
Bu mektup Mekke’de karmaşa yarattı ve belki yönetici Vali el-
Abdülmuttalib’i de etkiledi. El-Abdülmuttalib Mekke ulemasının
başı olan Şeyh Cemalle görüştü. Rivayete göre vali şeyhe, devam e-
den Kırım Savaşı’mn Osmanlmm sonunu getireceğini söyledi. Ona
göre Türkler Müslümanlığı bırakıyordu ve kutsal şehirler onların
egemenliğinden kurtarılmalıydı. Köleliğin yasaklanması bu başkal-
dırı için bir bahane olabilirdi.
Birkaç ay sonra Hicaz valisi Mekke valisine köle ticaretini ya-
saklayan emri gönderince kriz başladı. Emrin Mekke şeriat mahke-
mesinde, ulema ve yöneticiler huzurunda okunması isteniyordu. O-
lay 30 Ekim 1855 tarihinde yaşandı ve toplantıya katılanlar itaat
edeceklerini belirttiler.
Ama valinin emri üzerine Şeyh Cemal bir fetva yayınladı ve kö­
le ticaretinin yasaklanmasına itiraz ettiklerini belirtti, İslam hukuku-
na aykırı bir hareketti bu. Şeyh Cemal’e göre bu hareket İslam kar­
şıtıydı, Osmanlı ayrıca kadınların boşanmak için mahkemeye baş­
vurabileceğini ve peçesiz de dolaşabileceğini söylüyordu ki bunlar
Türklerin Müslümanlık dışına çıktığını gösteriyordu. Onların rülmesi caizdi, bunun için ceza verilemez ve çocukları da köle yapı­
labilirdi.
Türkler dinden çıkmış, sapıtmışlardır. Onlara ve onların izin-
den gidenlere karşı savaş vermek gereklidir. Bizimle beraber
olanlar cennete, onların yanında olanlar cehenneme gidecekler-
dir. Onların kanını akıtmak ve mallarına el koymak caizdir.8
Fetva beklenen etkiyi yaptı. Kutsal şehirlerde görevli olan Os-
manlI yetkilileri halkın saldırısına uğradılar ve Osmanlı kadısının da
köle ticareti yasağını lanetleyen bir deklarasyon imzalaması istendi.
Mekke’ye Osmanlı askerleri gönderildi, Osmanlıya karşı cihat ilan
edildi ve isyan başladı.
Bir yıl sonra haziran ayında isyan bastırılmıştı. Fakat Osmanlı
hükümeti bunu bir uyarı kabul etti ve güney eyaletlerinin ayrılmala-
rım engelleyici önlemler aldı. Hicaz eyaleti 1857’de ilan edilen köle-
liği yasaklama yasası dışında bırakıldı. Abdülmuttalib yeniden vali
olarak atandı ve onun Hicaz’da kalmasıyla birlikte köle tüccarları da
eskisi gibi sürdürdüler işlerini.
1857 köleliği yasaklama yasasının uygulaması Osmanlının ve İngi-
liz donanmasının gayretlerine rağmen başanlı olamadı. Köle tüccarlan
şimdi Hicaz’ın yasa dışında tutulmasıyla rahatlamışlardı, köle ticaretle-
rini Kızıl Deniz ve Libya üzerinden kolayca yapıyorlardı. Ingilizlerin
Mısır’ı ve Fransızların da Tunus ve Cezayir’i işgallerinin ardından Lib-
ya, Osmanlının Afrika toprağı olarak kontrol dışı kaldı. On dokuzuncu
yüzyılın üçüncü çeyreğinde siyahi Afrika’dan köleler çoğunlukla Tripoli
ve Bingazi limanlarından getirildiler Osmanlı topraklarına. Bu ticaret
yolunda sıkı kontroller yapıldı ve basılan gemilerden alman köleler ser-
best bırakıldılar. Ama özgür kalan köleler aç ve evsizdi, işleri paraları
i yoktu ve köle tüccarları hâlâ onlann peşindeydi. Osmanlı hükümeti bu
sorunu çözmek için bazı önlemler aldı.
Ingilizlerin Arabistan ve diğer bölgelerde köle ticaretini engelle-
me gayretleri hiç kuşkusuz her yerde onaylanmıyordu. Köle ticare-
tinden büyük para kazanan tüccarlar bu durumdan hiç de hoşnut
değillerdi doğal olarak. .Ingilizleri eleştiren başkaları da vardı elbet-
te. Örneğin 1885’te Mekke’ye giden ünlü HollandalI gezgin Snouck
Hurgronje, Ingilizlerin köle ticaretini engelleme çalışmalarının pek
de övülecek bir şey olmadığını söyledi. Ona göre insanların gerçek-
leri görmesi gerekiyordu. Snouck şöyle yazdı:
Avrupa kamuoyu Müslüman köle ticareti konusunda, Amerikanve Doğu koşulları arasındaki fark belirtilmediği için yanlış yönlendi-
rildi... Şimdi bu insanların kaçırılıp köle yapılmaları aslında onlar
için bir avantaj sayılabilir... Kölelik sayesinde insanlık öğrendiklerini
onlar kendileri de kabul ediyorlar. Özellikle Habeş cariyeler çeşitli
nedenlerle Mekke erkekleri tarafından özgür eşlerden daha çok ka-
bul görüyorlar; bu uygulama hem dinsel ve hem de adetlere uygun
olarak tamamen yasal sayılıyor... Onların efendilerine olan bağlılığı,
kolayca bozulan Müslüman evliliğinden daha sağlam. Ben durumu
iyi biliyorum ve bana göre kölelik karşıtı kampanya çirkin bir şey.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder